Daha önce de ŞURADA 2020 yılı için kendime hedef koymuş ve okumaya zorlamıştım. Bu sene de (2023), henüz sene başında benzer bir yol izlemeye karar vererek kendime 20 kitap okuma hedefi koydum. Okudukça da okuduklarımız paylaşıyor olacağım.
Çıkacak Dünya Savaşında Almanya’nın Yenilmesi
Bu ara stratejiler ve aldatmacalar (strategem) üzerine okuyorum bolca. Dr. Ermukan Şengezer ‘in KOBİ Girişimci Kılavuzu’ndan güzel bir örneği de paylaşmak istiyorum. Bir çok kere alıntılanmış olduğu için denk gelmiş olabilirsiniz;
SWOT mu TOWS mu?
SWOT analizi, bir işletmenin güçlerini, zayıflıklarını, fırsatlarını ve tehditlerini değerlendirmeye yarayan bir yöntemdir. Bir işletmenin mevcut durumunu ve gelecekteki hedeflerine ulaşmak için hangi yöntemlerin kullanılacağını belirlemeyi amaçlar. İşletmenin performansı üzerinde büyük etkisi olabilecek çok çeşitli faktörlerin değerlendirilmesine yardımcı olan bir analiz aracıdır.
SWOT, “Strengths” (güçler), “Weaknesses” (zayıflıklar), “Opportunities” (fırsatlar) ve “Threats” (tehditler) kelimelerinin ilk harflerinden oluşur.
Mükemmellik Alışkanlıktır
Sürekli yaptığımız şey neyse, biz o’yuz. O halde, mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır… Bu alıntıyı tumblr için bir yerden alıntılamıştım. Nereden aldığıma dair not almamışım. Tumblr’ın akıbeti bu aralar biraz flu malumunuz. Haliyle buraya dahil etmeye karar verdim. Keyifle okumanızı dilerim.
“Günaydın!”
O sabah yarı uykulu halimden sıyrıldım birden ve etrafıma bakındım. Benden başka kimse yoktu ve hiç tanımadığım biri bana gülerek günaydın diyordu. Hem de bir Cumartesi sabah 6:30’da. Alışkın olmadığımdan olsa gerek, biraz şaşırdım. Ben İstanbul’da hafta sonunda, sabahın erken bir saatinde dışarı çıktığımda genellikle sokaklarda kimse olmaz, olsa da zaten bir tatil gününde o kadar erken kalkmış olmaktan dolayı canı sıkkın olur.Sonuç olarak gülümseyen bir yüz ve “Günaydın” diyen enerjik bir ses duyma şansım neredeyse yok gibidir. Eğer siz o enerjik ve çevreye neşe saçan insanlardansanız, ne mutlu bir azınlıktansınız, bir bilseniz…
2020 yılı içinde Okuduklarım
Kendime yıllık kitap okuma hedefi koymuştum yılın başında. Yılda en az 12 kitap okuyacağım demiştim. Fakat yaşadığım rahatsızlık sebebiyle 1-1,5 ay kadar istemeyerek zaman kaybettim. Şu korona yasaklarının olduğu günlerinde evde otururken rahat rahat okuyamamak adına gerçekten çok üzgünüm. Her şeye rağmen bu içsel rekabeti sürdürmek ve kendimi motive etmek adına buradan da yazmış olayım, düzenli okuduklarımı paylaşacağım. Genelde roman, hikayelerden ziyade Ekonomi, İktisat, Biyografi ve Tarih gibi çoğuna sıkıcı gelen konularla alakalı oluyor okuduklarım. Ama en güzeli bu konular üzerine sadece okumak değil, düşünmekte beni oldukça mutlu ediyor.
Fırtına çıktığında nasıl uyuyabilirim?
Bir çiftçi, fırtınası bol bir tepede bir çiftlik satın almıştı. İlk işi bir yardımcı aramak oldu ama ne yakınındaki, ne de uzaktaki köylerden hiç kimse onunla çalışmak istemiyordu. Çalışmak için müracaat edenlerin çoğu da çiftliğin yerini görünce, çalışmaktan vazgeçiyor;
– “Burası pek fırtınalıdır, siz de burada oturmaktan vazgeçseniz iyi olur” diyorlardı…
Nihayet, çelimsiz, orta yaşlı bir adam işi kabul etti.Çiftlik sahibi, adama; “Çiftlik işlerinden anlar mısın?” diye sordu.
“Sayılır” dedi adam, “Fırtına çıktığında uyuyabilirim.”
Köpekbalığı Teorisi
İki tür stres vardır: yapıcı stres (Eustress: cesaretlendirici ve teşvik edici stres türü) ve yıkıcı stres (Distress: fizyolojik ve psikolojik olarak zarar verici stres türü). Yapıcı stres gereklidir; bizi canlı ve dinç tutar. Yıkıcı stres ise psikolojik ve fizyolojik etkileri negatif olan strestir.
Japonlar taze balığı hep çok sevmişlerdir. Fakat, Japonya sahillerinde bol balık bulmak mümkün olmamaktadır. Balıkçılar, Japon nüfusu doyurabilmek için, daha büyük tekneler yaptırıp daha uzaklara açılabilmişlerdir. Balık için uzaklara gidildikçe, geri dönmesi de daha çok vakit alır olmuştur. Dönüş bir iki günden daha uzarsa, tutulan balıkların da tazeliği kaybolmaktadır. Japonlar tazeliği kaybolmuş balığın lezzetini sevmemişlerdir. Bu problemi çözebilmek için, balıkçılar teknelerine soğuk hava depoları kurdurmuşlardır. Böylece, istedikleri kadar uzağa gidip tuttuklarını da soğuk hava deposunda dondurulmuş olarak saklayabileceklerdir. Ancak, Japon halkı taze ile donmuş balık arasındaki lezzet farkını hissedebilmekte ve donmuş olanlara fazla para ödemek istememektedirler. Balıkçılar bu defa teknelerine balık akvaryumları yaptırmışlardır. Balıklar içeride biraz fazla sıkışacaklar; hatta birbirlerine çarpa çarpa biraz aptallaşacaklar; ama yine de canlı kalabileceklerdir. Japon halkı canlı olmasına rağmen bu balıkların da lezzet farkını anlayabilmektedirler. Hareketsiz ve uyuşmuş vaziyette günlerce yol gelen balığın, canlı, diri ve hareketli taze balığa göre lezzeti yine etkilenmiştir.
Balıkçılar nasıl olacak da Japonya’ya taze ve lezzetli balığı getirebileceklerdir?
Gösterişçi Tüketim
Birkaç zamandır takip ettiğim didemblog.com‘un yazarı/seyyahı Didem hanımın sosyal medya duvarında; Ben Tarnoff’un The Guardian’da yayımlanan sosyolog Thorstein Veblen ile alakalı makalesinden kısaltılarak paylaştığı bir alıntıya denk geldim. Sıradan bir alıntı gibi dursa da makaleyi okudukça Thorstein Veblen’in ilgi çeken bakış açılarının bir süre sonra dünyayı kasıp kavuracağını düşünüyorum. Sayfanın en altında kendisine dair linkleri/kaynakları paylaşıyor olacağım;
Bushido felsefesi
Felsefesini tam olarak anlamamız ne yazık ki mümkün değil. Felsefeyi tam olarak anlayabilmek için kültürel geçmişinin de genetik kodlarımıza işlenmiş olması, küçük yaşlardan itibaren belli bir hayat görüşü ile yetiştirilmiş olmamız gerektiğini düşünüyorum. Hele ki Ortadoğu dinamizminde yetişen bir vatandaşın, Uzak doğu disiplinlerini anlaması o sebeple çok mümkün ve olası gelmiyor bana.
Oğlumu ahlaki olarak doğru yetiştirebilmek için yıllardır izlediğim bir sürecin son çıkış noktası aslında Bushido. Yüzeysel olarak temel başlıklarını, yani; Gi (Dürüstlük ve Adalet), Yu (Destansı Cesaret), Jin (Merhamet), Rei (Kibarlık-Nezaket), Makato (Katıksız İçtenlik), Meiyo (Şeref) ve Chu (Görev ve Sadakat) ‘dan kısaca birer cümle ile bilgi vereceğim. Bu noktadan daha derini, oğlumu ve bizi değil, kültürün gençlerini ilgilendirdiği için sadece genel kültür amaçlı bahsedeceğim.
Farklı düşün
Sosyal medyanın bu tarafını çok beğeniyor ve kullanıyorum. Aşağıda paylaştığım “Farklı düşün” etiketli videoyu gerek sunum kalitesi gerek içerik olarak çok değerli bulup, normalde pek yapmasamda sitemde paylaşmak istedim. İzlemenizi öneririm…
Farklı düşün
Soygun!
Uzun uzun tartışabildiğim bir dostum beğenmiş bana göndermiş, çok beğendim. Sosyal medyada bir yerlerden bulmuştur eminim. Sitem de paylaşacak kadar beğendim, bu soygun hikayesini okumanızı önerim.
Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu… Soygunculardan biri bankadakilere bağırır: “Kımıldamayın! Para devletindir, ama hayatınız sizindir.”
Herkes sessizce yatar… Bunun adı “Zihin Değiştirme Kavramı”dır.
Beyninizi geliştirmenin ve canlı tutmanın ayrıntıları
Sözcü kaynaklı, kisiselbasari tarafından alıntılanmış güzel bir yazı. Sık kullanılanlara eklemek yerine burada paylaşmak istedim.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beyninizi geliştirmenin ve onu canlı tutmanın ayrıntılarını anlattı: “Beyninizin kontrolünü sık sık yapın, onu besleyin” diyor Prof. Dr. Nevzat Tarhan. “Dinazorların tükenme nedeni fazla zırhları, az beyinleri idi. Bilgi çağında hakimiyet kol gücünün değil beyin gücünün eline geçti. O halde beynimizi doğru kullanmalıyız” diye de ekliyor.
Peki nasıl doğru kullanacağız, nasıl geliştireceğiz beynimizi?